Yıllar sonra gittim Ata köyüme,
Yoktu koyun, kuzu, öküz araba,
Tarla aynı, toprak aynı, taş aynı.
Baktım köyün içi gayet sakindi,
Bazı evler yıkık, bazısı şendi,
Gençler birbirine bu da kim dedi,
Kendi köyüm bana gurbet gibiydi.
Gördüğüm
gençlerle sohbete daldım,
Eski
yaşantımdan sorular sordum,
Ne hodağlık
yapan ne bilen buldum,
Ne fındık, ne
aşık oynayan gördüm.
Gençler fidan dikmiş meyve yetişmiş,
Sevindim gençlerin çoğu okumuş,
Her biri ayrı ayrı meslek edinmiş,
Kimi köyde, kimi gurbete gitmiş.
Orta
bulağımın başına geçtim,
Kana kana
soğuk suyundan içtim,
Sanki on on
beş yıl daha gençleşip,
Gençlikteki
günlerime dönüştüm.
Herkes kendi hanesine su almış,
Bulağ başlarında sohbet kalmamış,
Suyolunda artık sevmek yok olmuş,
Gizli sevdalıklar aşikâr olmuş.
Elektrik
gelmiş köy aydınlanmış,
Gaz lambası
artık müzelik olmuş,
Ne gem süren
gördüm ne harman kalmış,
Harman
yerlerinde evler yapılmış.
Okuduğum okul taşıma olmuş,
Kooperatif başka yere taşınmış,
Ne çift eken gördüm ne kotan kalmış,
Çiftin, kotanın yerini traktör almış.
Ziyareti
gördüm duvarı kalmış,
Define uğruna
Diktaş yıkılmış,
Kızıl Mağara
da tarumar olmuş,
Eski eserlere
çok yazık olmuş.
Eski köylülerin çoğu yok olmuş,
Kimi göç eylemiş, kimisi ölmüş,
Mezarlığa gittim mezar çoğalmış,
Kimi tam yaşında, kimi genç ölmüş.
Ekmek için
gurbete de gitmeli,
Gidenler köyünü
unutmamalı,
Arada bir
köyü ziyaret edip,
Eski dostlar
ile sohbetler edip,
Gençlere
kendini tanıtmalı.
7
Aralık 2012 İZMİR
Yılmaz
KANDEMİRCİ