Yine
hüzün çöktü garip gönlüme,
Çünkü
Ata köyüm düştü yadıma,
Güzel
yaylamızda gezip tozarken,
Geldim
düştüm bu gurbetin oduna.
Gurbetin ateşi insanı yakar,
Köyümün hasreti burnumda tüter,
Dostlardan ayrılmak ölümden beter,
Köydeki anılar gözden yaş döker.
Hasta
olsan kimse yanına gelmez,
Kapını çalıp da hatrını sormaz,
Ciğerin
yansa da su veren olmaz,
Yanarsın
gurbette kimseler bilmez.
Köyde herkes birbirini görürdü,
Selam verip hal hatrını sorardı,
Derdi olanlara derman olurdu,
Gurbette hal hatır soranın olmaz.
Ekmeği,
meyvesi aşı doğaldı,
Köyde
yaşaması gayet güzeldi,
Nüfus
fazlalaştı, işsiz çoğaldı,
Gurbete
gidişler işte bundandı.
“Gurbetin somunu büyüktür “ dendi,
İşsiz gençler gurbet ele yollandı,
Kimi faydalandı, kimi zorlandı,
Kimi yurt edindi, kimisi döndü,
Abu
hayat suyu, bol havası var,
Kırlarında
yenecek çok gıdası var,
Herkesin
mezarda bir atası var,
Tüm
gençlerin gidip görmesi lazım.
Gurbette
de olsak, uzak da kalsak,
Ekmekle
aş bulup zengin de olsak,
Arada
sırada ziyaret edip,
Yılmaz;
Ata köyü hiç unutmasak.
1 Mayıs
2012 İZMİR
Yılmaz
KANDEMİRCİ